Tarsus, tarihi boyunca birçok dinin ve inancın bir arada yaşadığı bir yerleşim yeri olarak dikkat çekmektedir. Bu zengin kültürel mozaik, çeşitli önemli dini yapıların bir arada bulunmasına olanak sağlamıştır. Bunlardan biri de halk arasında “Donuktaş” veya “Dönüktaş” olarak bilinen Roma tapınağıdır.
Tarsus, tarihi boyunca birçok dinin ve inancın bir arada yaşadığı bir yerleşim yeri olarak dikkat çekmektedir. Bu zengin kültürel mozaik, çeşitli önemli dini yapıların bir arada bulunmasına olanak sağlamıştır. Bunlardan biri de halk arasında “Donuktaş” veya “Dönüktaş” olarak bilinen Roma tapınağıdır.
Düzensiz kentleşmenin etkisiyle dar sokaklarla çevrili olan bu tapınak, komşu gecekondu yapılar nedeniyle neredeyse tamamen gizlenmiştir. Özellikle kuzey ve doğu duvarlarına yaslanan binalar, tapınağı adeta kuşatmaktadır. İlk bakışta büyük bir kaya kütlesine benzeyen bu yapı, bölgenin en büyük mabedi olma özelliğini taşımaktadır. Kime adandığı net olarak bilinmemekle birlikte, M.S. 2. yüzyılın sonlarına doğru inşasına başlandığı, ancak tamamlanamadığı anlaşılmaktadır.
Araştırmacı Hacı Ahmet Ünlü, bu sır dolu yapının 18. yüzyıldan bu yana birçok araştırmacının dikkatini çektiğini vurgulamaktadır. Özellikle 1836 yılında Fransız konsolosu Gillet’in dinamitle yaptığı keşif, tapınağın büyük ölçüde tahrip olmasına neden olmuştur. Seyyah V. Langlois, bu yapıyı “Sardanapal’ın Mezarı” olarak nitelendirmiş ve bu benzetme uzun yıllar boyunca geçerliliğini korumuştur.
Hacı Ahmet Ünlü, tapınakla ilgili en kapsamlı araştırmanın 1985-1992 yılları arasında Tarsus Müzesi ve Prof. Dr. Nezahat Baydur’un katılımıyla gerçekleştirildiğini belirtmektedir. Bu beş yıllık çalışma süresince, yapı hakkında yeni bilgiler edinilmiştir. Önceki araştırmalarla ortaya çıkan mimari parçalara göre, tapınak M.S. II. yüzyıla, özellikle Hadrian ve Septimius Severus dönemlerine tarihlenmektedir. Ancak yeni buluntular, yapının mimari özelliklerinin Side N1-N2 tapınakları, M binası, tiyatro ve Tykhe tapınağı ile ilişkilendirilebileceğini göstermektedir. Bu nedenle, Hacı Ahmet Ünlü’nün düşüncesine göre, tapınak Antoninler dönemine, özellikle de Kommodus zamanına atfedilmekte ve imparator kültü ile bağlantılı olduğu öne sürülmektedir.
Yapının ölçüleri 100 m x 43 m olup, dikdörtgen planlı dev kütlesi, ilginç bir özellik olarak konglomera parçalarından oluşmaktadır. Daha önce konglomera olduğu düşünülen bu kütleler, İstanbul Üniversitesi Yer Bilimleri Fakültesi’nin yaptığı araştırmalar sonucunda Roma betonu olduğu tespit edilmiştir. Muhtemelen kalıplar halinde dökülen bu beton duvarların yüksekliği yaklaşık 8 m. civarındadır ve yer yer görülen kireç taşı blokları ile desteklenmiştir.
Hacı Ahmet Ünlü, Donuktaş Roma Tapınağı’nın tarihsel ve mimari öneminin altını çizerken, bu tür yapıların korunması ve araştırılmasının geçmişin izlerini günümüze taşımak açısından hayati bir öneme sahip olduğunu vurgulamaktadır.