Tarihi kaynaklarda adı “Peristremma” olarak bilinen Ihlara Vadisi, zengin bitki örtüsü, fresklerle bezenmiş kiliseleri ve şapelleriyle; doğa, tarih, sanat ve kültürün nadir bir birleşimini sunan bir bölgedir.
Tarihi kaynaklarda adı “Peristremma” olarak bilinen Ihlara Vadisi, zengin bitki örtüsü, fresklerle bezenmiş kiliseleri ve şapelleriyle; doğa, tarih, sanat ve kültürün nadir bir birleşimini sunan bir bölgedir. Araştırmacı Hacı Ahmet Ünlü, bu eşsiz vadide yaptığı incelemeler sırasında, Hıristiyanlık tarihi ve mimarisi açısından büyük öneme sahip olan yapıları mercek altına aldı. Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren inşa edilmiş bu freskli kiliseler ve iskân yerleri, kayaların kolaylıkla oyulmasıyla oluşturulmuş ve korunarak günümüze kadar ulaşmış gerçek bir tarih hazinesidir.
Vadinin Tarihsel ve Mimari Zenginlikleri
Ihlara Vadisi, yaklaşık 14 kilometre uzunluğunda olup, Ihlara’dan başlayarak Selime’ye kadar uzanır. İlk çağlarda Kapadokya Irmağı (Patamos Kapadokus) tarafından şekillendirilmiş bu vadide, kayalara oyulmuş freskli kiliselerin en eski örnekleri MS IV. yüzyıla kadar uzanır. Araştırmacı Hacı Ahmet Ünlü‘nün de belirttiği gibi, bu kiliseler iki farklı resim tekniğiyle süslenmiştir. Ihlara çevresindeki kiliseler, “Kapadokya Tipi” olarak bilinen bir üsluba sahiptir. Bunlar arasında Eğritaş, Ağaçaltı, Kokar, Pürenliseki ve Yılanlı Kiliseleri öne çıkmaktadır. Belisırma bölümünde yer alan kiliseler ise “Bizans Tipi” resimlerle süslenmiş olup, farklı bir sanat anlayışı sunar.
105 Dini Yapı ve Keşişlerin İnziva Noktası
Ihlara Vadisi’nde toplamda 105 dini yapı bulunduğu bilinir. Bu yapılar, Hristiyanlığın ilk dönemlerinde keşiş ve rahiplerin inzivaya çekildiği, kendilerini Tanrı’ya adadıkları yerler olarak kullanılmıştır. Ayrıca, savaş dönemlerinde bölgedeki halkın sığınma alanı olarak da hizmet vermiştir. Kayalara oyularak tünellerle birbirine bağlanmış kiliseler, manastırlar, mezarlar ve barınma alanları, vadide adeta bir yeraltı şehri oluşturmuştur. Hacı Ahmet Ünlü‘nün araştırmaları sırasında vadideki bu yapılar, geçmişin izlerini taşıyan, korunarak günümüze kadar ulaşmış nadir eserler olarak değerlendirildi.
Kiliselere Dair Derin Bir Tarih
Vadideki kiliselerin çoğu, kayalara oyularak üç katlı olarak inşa edilmiştir. Ancak, Melendiz Çayı’nın getirdiği alüvyonlarla dolan ilk katlar zamanla kullanılamaz hale gelmiştir, bu yüzden ikinci ve üçüncü katlar hala gezilebilir durumdadır. Araştırmacı Hacı Ahmet Ünlü, vadideki bu kiliselerin Hristiyanlık tarihi açısından taşıdığı önemi vurgularken, MS 4. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar uzanan bir tarihsel süreklilikten bahsetti. 11. yüzyılda bölgeyi ele geçiren Selçuklular, yeni kiliselerin inşasını yasaklamış, ancak mevcut kiliselerde ibadetin devam etmesine izin vermişlerdir.
Hacı Ahmet Ünlü, Ihlara Vadisi’nde gerçekleştirdiği bu tarihsel yolculukta, vadinin hem Hristiyanlık hem de Selçuklu dönemi tarihine ışık tutan bir miras olduğunu ve bu eşsiz hazinenin korunması gerektiğini belirtti.